Dolar 35,4226
Euro 36,3212
Altın 3.063,15
BİST 9.910,61
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul 6°C
Yağmurlu
İstanbul
6°C
Yağmurlu
Pts 7°C
Sal 7°C
Çar 7°C
Per 8°C

Dillendiremediğim Elveda

Dillendiremediğim Elveda, toplumun gölgesinde kalan küçük insanlarla büyük acıların aynı potada eritildiği bir roman. Heyecan verici yolculukların, arayışların ve nihayetinde vedasını vermek için mücadele eden hayatların hikâyesi.

Dillendiremediğim Elveda
1 Aralık 2023 00:22
21

Murat Yıldız, ilk romanında asla arkaya bakmayan, sürekli özverili bir yolculukta çırpınan karakterlerin ilginç hikâyelerini okurun önüne seriyor. 19. yüzyılın sonlarında geçen roman, yaşadığı adadan ilk defa ayrılacak olan genç karakterin, Yavuz adında dağılmış bir denizciyle karşılaşmasıyla başlıyor. Nihayetinde iki adamın da vedalara yüklediği anlamlar farklı şekillerde tezahür ediyor.

Yazar, Veda olgusunu yaşamdaki sessiz çığlık olarak tanımlarken, toplumun hemen hemen her kesiminde kendine yer edinmiş, iz bırakan bir eylem olduğunu ekliyor. Sonuç olarak hayata dışarıdan bakan ve hayatın yönlendirmesine elinden geldiğince karşı çıkan karakterlerin yaşamlarını Dillendiremediğim Elveda’da okuyabilirsiniz.

***

Yağmurun altında varmaya çalıştığım yere vakur adımlarla ilerliyordum. Yaşlı bir söğüt ağacının altından geçmek gerekti. Söğüt ağacı yağmurda ıslanmak istemeyen bir kadına ev sahipliği yapıyordu. Bodur çalıları soğuğun sertliğine direnircesine hâlâ yerindeydi, geniş gövdesinden uzanan ve dökülmeye direnen yaprakları kadını koruyordu. Sanki ağaç yıllardır kadını beklemiş gibiydi ve o kadın, bu güzel yağmurlu günde bana seslendi.

O günden bu yana nice yapraklar döküldü yavaş yavaş, nice yıllar geçti,

Mevsimler eskisi kadar güzel gelmiyordu artık.

Yapraklar uçmayı kesmiş, sonbahar ağaçlara çoktan küsmüştü.

Rüzgârlara ne olduğu konusundaysa en ufak bir anımsama bile yok içimde.

Bir zamanlar canım ve kanım olan o kadına gelirsek;

Söğüt ağacının altında bir daha asla göremedim onu.

Şimdiyse her gün o yağmurlu günü anımsıyorum.

Hüznüme sebep olan o güzel hatıralar,

Ve özlediğim yegâne an bir daha asla geri gelmeyecek.

Fakat hâlâ adımlarım o ormandadır,

Ağaçların da ardında, yıldızların semasında.

Göğsümün boşlukla dolduğuna şahit olur,

Ve bembeyaz anıların kalbimi üzmesine eşlik ederim,

Ve sevgisine mahzar olduğum o söğüt ağacının dibinde,

Dillendiremediğim elvedamın kavuşmasını beklerim.

***

Beyaz boyalı teknesiyle uzaktaki bir adaya kargo taşıyan Yavuz, aynı adada büyük bir yarışma için yaşadığı yerden ilk defa ayrılcak olan Aiden adında bir gençle karşılaşır. İki adamın da vedalara yüklediği anlamlar farklıdır.

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.